SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar

AHMED DAVUDOĞLU

330 - 337 NOLU HADİSLERİN ŞERHİ:

 

Hadis müttefekun aleyhtir Buhari onu «kitab-ü'r-Rikak ile «kitabu't-Tevhid» de Nesaî de «Nuut» bahsinde tahric etmiştir. «Rabbî Teala'dan rivayet ettiği şeyler meyanında» cümlesinden murad hadisin kudsî hadislerden olduğunu anlatmaktır.

 

 (Hadis-i kudsi: manası Allah'tan yani meleğin işareti ile Allah tarafından olduğu tebliğ edilen hadislerdir.)

 

Yahud Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Allah'tan olduğunu beyan ettiği için. bu ifade kullanılmıştır. Mezkur cümlenin vakîî beyan için getirilmiş olmasıda muhtemeldir. Binaenaleyh başka hadislerin Allah tarafından olmadığı manasını ifade etmez. Bilakis sair hadislerinde Allah tarafından ilham olunduğu manasına gelir. Çünkü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hevadan söz söylemez.

 

Kirmani diyor ki: Bu hadiste «hüsün ve kubuh aklîdir.» kaidesinin batıl olduğuna ve insan fiillerinin haddizatında güzellik ve çirkinlikle vasıflanamıyacağına güzelik ve çirkinliğin şerî'at tarafından tayin edileceğine hatta Allah Teala aksini murad edip namazın çirkin, zinanın güzel olduğuna hüküm buyursa, onlara böylece inanmak lazım geleceğine delalet vardır. Bu babta muhalefet eden Mu'tezile tayfasıdır. Bunlar fiillerdeki güzellik ve çirkinliğin sırf akılla anlaşılacağını iddia ederler. Ve: «Namaz haddi zatında güzeldir; zina da çirkindir. Akıl bunu böylece anlar. Şeriat müsbit değil mübeyyindir. Yani şeriat güzelliği çirkinliği isbat etmez sadece bunları beyan eyler. Allah Tealahaşa— bunun aksini yaratamaz» derler.

 

Hüsün kubuh meselesi kelam ilminin mühim bir bahsidir.

 

Hüsün lüğaten güzellik, kubuhta çirkinlik demektir. Bu iki kelime istilahta bir kaç manaya kullanılmışlardır.

 

1) Hüsün: Kemal sıfatı; kubuh: Noksan sıfatıdır. Bu manaya göre ilim güzel, cehil çirkindir.

2) Hüsün: Maksada muvafık olmak; kubuhta maksada muvafık olmamaktır.. Bu manaya göre adalet güzel zulüm çirkindir.

3) Hüsün : Tabiata uygun olmak; kubuh tabiata uymamaktadır. Bu manaya göre tatlılık güzel acılık çirkindir.

 

4) Hüsün: Dünyada medh ahirette seveba mustehik olmak; kubuhda dünyada zemmî ahirettede azabı haketmektir. Ulema arasında hüsün kubuh meselesi işte bu manada ihtilaflıdır. Yukarıda saydığımız üç ma'naya göre hüsün kubuh bilittifak akılla bilinir.

 

1 -Eş'ariler; Hüsün; emrin mucebidir. Bu babta hakim şeriattır. Akıl yalnız anlamaya alettir derler. Yani Allah'ın emrettiği bir şeyin güzel veya çirkin olduğunu önceden akıl bilemez. Bir şey Allah emrettiği için güzel, Allah yasak ettiği için çirkin olur. Emrin mucebidir sözünün manasıda budur,

 

2- Mu'teziİe fırkası: Hüsün; emrin medlulüdür. Bir şeyin güzel veya çirkin olduğunu anlamakta hakim akıldır. Şeriat bazı yerlerde emrin güzelliğini beyan eder derler. Anlaşılıyorki; bunlar Eş'arilerin tam aksine kaildirler. Eş'arilere göre bir şey emrolunduğu için güzel neyh olunduğu için çirkin iken bunlara göre haddizatında bir şey güzel olduğu için emrolunur çirkin olduğu için yasak edilir.

 

3 - Ulemadan bazıları aklın güzelliğini anlayabileceği şeylerde mutezileye, anlamayacağı şeylerde Eş'arilere tabi olmuşlardır. Hanefilerden Ebu Mansur Maturidi ile Irak ulemasından bir çoğu yalnız Allah'ı bilmenin vacip olduğu hususunda mutezileye muvafakat et­mişlerdir. Bundan dolayıdır ki Bulüga yaklaşmış bir çocuğa bile aklı ile Allah'a inanmak farzdır demişlerdir. Hatta bir takımları yalnız Allah'ı bilmek hususunda değil iman, adalet ve iyilik, ibadet gibi aklın güzelliğini anlayabileceği şeylerde mu'tezile ile beraber olmuşlardır. Fakat bu re'y bir parça ifratta görülerek kabul edilmemiştir. Hanefilerce muhtar olan re'ye göre Allah Zülcelal hakim olduğu için hüsün mutlak surette emrin medlulü fakat hüsne kubha hakim yalnız Allah'tır. Bu babta tafsilat kelam kitaplarındadır.

 

Allah'ın sevap ve günah yazmasından murad meleklerine yazma­yı emir buyurmasıdır. Nitekim rivayetlerin bazısından emrettiği tasrih buyurulmuştur.

 

«İyilikle kötülüğün ikisi de kalple alakalı ameller olduğu halde kötülük katlanmayıp sadece iyiliğin katlanması Allah'ın bir fadlu keremidir. Bu büyük lütuf olmasa idi cennete kimse giremezdi. Çünkü kulların kötü amelleri iyiliklerinden çoktur. İşte bu sebebİe Allah Azze ve Celle kullarına lütuf buyurarak hasenatı katlamış; seyiatı olduğu gibi bırakmıştır. Kul bir kötülük yapmak isteyip de yapmazsa nihayet o kötülük yazılmaz ama o kimseye bir de hasene yazılması nereden icabediyor? diyenler olmuş. Kendilerine kötülükden vaz geçmek bir hasenedir,» diye cevap verilmiştir.

 

Bir hayırlı amele karşı on sevap verilmesi Allah'u Teala'nın [En am 160]da «Her kim bir iyilik İle gelirse ona o iyiliğin on misli vardı.» Ayeti kerimesinden yedi yüze kadar katlanması da Allah Tealanın  [Bakara 261] de: «Mallarını Allah yolunda infak edenlerin misali yedi başak sürerek her başakta yüz danesi bulunan bir ekin danesi gibidir. Allah dilediğine daha da katlar.»

Kavl-i keriminden mülhemdir. Burada şöyle bir sual varid olabilir. Hadis-i şerifte sevabın yedi yüze kadar katlanacağı bildiriliyor. Halbuki Allah Teala  yedi yüz kadar katlanacağını bildirdikten sonra daha da arttırılacağına işaretle «Allah dilediğine daha da katlar» buyuruyor. Bu gösteriyor ki; sevabın katlanması yedi yüzde sona ermiyor.

 

Cevap : Bu cihet Allah'ın meşietine kalmış bir iştir. Dilerse fazlasını da ihsan eder. Burada muhakkak olan miktar beyan edilmiştir ki; o da yedi yüzdür. Mamafih sevabın yedi yüzden daha fazlaya katlanacağını bildiren hadislerde vardır.

 

«Biriniz müstümanlığını tertemiz yapsa...» cümlesinden murad : İslam'a zahiri ile batını ile yani bütün varlığı ile girmektir, İbni Battal'a göre mezkur cümlenin manası Cibril hadisindeki İslamın tarifidir. O hadisde: «İslam, Allah'ı görüyormuşsun gibi ibadet etmendir» buyurulmuştur. Bu gösteriyor ki; sevabın katlanması yedi yüzde sona ermiyor. Binaenaleyh burada da Allah'a taat ve murakabe suretiyle ihlasta mübalega göstermenin lüzumu ifade buyurulmuştur. «Allah'a karşı (isyana) harîs olandan başka hiç bir kimse helak olmaz»

 

Kaadi lyaz bu cümlenin manası hakkında şunları söyler; «Bunun manası her kimin helaki muhakkak olur ve Allah Teala hazretlerinin bunca geniş rahmet ve keremi olduğu halde o kimseye hidayet kapıları kapanırsa helak olmuş demektir.»

 

Taberî'ye göre bu hadis, meleklerin kalbden geçen düşünceleri de yazdıklarına delil ve Hafaza meleklerinin yalnız zahîri amelleri yazdıklarına kaaîl olanlara red cevabıdır. Gaibi bilmeyen melek kulun gönlünden geçeni nasıl bilir? diyenlere Taberî'nin tahric ettiği şu hadisle cevap verilir: «kul hayırlı bir işe niyet ederse ondan güze! bir koku yayılır. Kötü bir işe niyet ederse fena bir koku yayılır.»

 

Babımız hadislerinin bazısında zikredildiği vecihle Allah Teaîa'nın meleklere: «Kulum bir kötülük yapmak isterse onu hemen aleyhine yazıvermeyin...« buyurması meleklerin insanın gönlünden geçen şeyleri bildiğine delil gösterilmektedir. Melekler bunu ya Allah'ın bildirmesiyie bilirler; yahud Allah onlarda bunu idrak edecek bir ilim halk eder.

 

Hasılı; bu hadisler Allah Zülcelalin bu ümmete pek büyük lütfü ihsanda bulunarak meşakkatli amelleri ondan kaldırdığına ve ashab-ı kiramın şeriat emirlerine son derece büyük bir ihlas ve samimiyetle münkad olduklarına delildirler.